Teknik Elemanlar Derneği (TEKDER) İstanbul İl Başkanlığı üyeleri, Prof. Dr. Saadettin Ökten ile ‘Şehir ve Medeniyet’ konferansında buluştu. Ökten, şehirlerin de ruhları olduğunu ve kendilerini meydana getiren medeniyetten derin izler taşıdığına işaret etti.
Üsküdar Evlendirme Dairesinde gerçekleştirilen programda teknik elemanları şehir ve medeniyet tasavvuru hakkında bilgilendiren Prof. Dr. Saadettin Ökten, toplumun şehir ile münasebetinin 3 şekilde olduğunu söyledi. Sıfırdan bir şehir kurma, şehri dönüştürme ve mevcut şehri muhafaza etme dışında toplumun şehirle başka tür münasebetinin olmadığına işaret eden Ökten; sıfırdan yapılan şehirlere örnek olarak Bağdat ve New York’u gösterdi.
Her inşa imar değildir
İnşanın somut; imarın ise soyut bir kavram olduğunu belirten Ökten, inşanın imar olabilmesi için buna belli bir ruh ve kimlik kazandırılması gerektiğini söyledi. Saadettin Ökten’in konuşmasından satır başları şu şekilde: ‘’Şehir fiziksel yapısıyla önce bir inşa işidir. Ama her inşa imar değildir. İnşanın imar olması için belli bir ruh, anlam ve kimlik verilmesi lazım. Şehre baktığımızda, bu şehirde bir anlam, bir ruh, bir kimlik var mı, bunu soracağız. Şehrin kimliği, şehrin ruhu, şehrin size sunduğu mana, sizin kimliğinizle örtüşmüyorsa zaman içerisinde o şehirde yaşadıkça, o şehrin var olan kimliği sizin kimliğinizin üzerine çöker. Size yabancı bir eylemi tekrarlarsanız o eylem kendi kimliğini size giydirir. Size yabancı bir sözü tekrarlarsanız o söz kendi kimliğini size giydirir. Demek ki şehir aynı zamanda bir kimlik sahibi. Maddenin kimliği olur mu, olmaz; maddeyi inşa eden insanın kimliği vardır ve insan o kimliği o maddeye giydirir. Şehirde yaşamak zorundayız. Şehrin kimliği kendi kimliğimizi şekillendiriyor, büyütüyor, üretiyor çünkü devamlı olarak onunla temas halindeyiz ve o baskın bir kimlik. Onu reddetmeniz çok kolay değil.’’
Etik şehir, estetik şehir
Prof. Dr. Saadettin Ökten, bir şehirde yaşayan insanların şehirde kendi kimliklerini sorunsuz bir şekilde yaşayabilmesi durumunda o şehrin orada yaşayan insanlar için etik şehir; şehirde yaşayan insanların kendi kimliğini o şehirde sorunsuz bir şekilde yaşamasının yanı sıra, şehir orada yaşayan insanlara kendini sevdiriyorsa o şehrin orada yaşayan insanlar için estetik şehir olduğunu söyledi.
Ökten’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle: ‘’Bir şehrin fiziksel yapısı yani caddesi, sokağı, binası, ulaşım tesisleri, reklam panoları, şehir mobilyaları, bu fiziksel yapı içerisinde toplum kendi kimliğini sorunsuz ve rahat yaşayabiliyorsa ve kendi kimliğini ihlal etmek isteyen bireylerin bu ihlalleri eğer önlenmişse, zorlaştırılmışsa bu şehir etik bir şehirdir diyoruz. Yani bir Alman, bir Fransız, bir İngiliz, bir Avusturyalı Viyana’da, Paris’te, Londra’da veya Berlin’de kendi kimliği her neyse yaşadığı şehirde bunu rahatlıkla yaşayabiliyorsa ve bu kimliği ihlal etmek istediği zaman, mesela camiye gitmek istediği zaman gidemiyorsa işte o şehir etik bir şehirdir o adam için. Çünkü ihlal zor. Bu açıdan baktığınız zaman, yaşadığımız şehrin ne kadar etik bir şehir olduğunu herkes herhalde rahatlıkla değerlendirebilir. Şehrin özelliği bununla bitmiyor. Şehirde yaşarken kimliğinizi ifade edecek eylemler yaparken, aynı zamanda bu kimliği oluşturan değerleri hatırlıyorsanız, şehrin yapısı size bunları hatırlatıyorsa, bu değerleri sevdiriyorsa, benimsetiyorsa; mesela Noel vakti kiliselerde ilahiler okunuyor, ayinler yapılıyor, çanlar çalınıyor veya bayram sabahı tekbirler alınıyor veya kapitalizmde borsalar yükseliyor, dünya ticaret merkezi Wall Street’te hayat devam ediyorsa, kendi değerlerini hatırlatıyor size şehir. Bir Müslüman şehir de kendi değerlerini hatırlatıyor, yetmiyor sevdiriyor ve benimsetiyorsa bu şehir estetik şehirdir. Etik şehir sadece kolay yaşatıyor, estetik şehir kolay yaşatıyor artı sevdiriyor ve benimsetiyor.’’
İslam Medeniyet tasavvurunda şehir
Prof. Dr. Saadettin Ökten, İslam değerler sistemine göre yaşamanın şehircilik çalışmalarında da kendine yer bulması gerektiğine işaret ederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: ‘’Günlük hayatımızda haya ilkesine olabildiğince itaat ediyoruz peki kepçeyi inşaat alanına sokarken hiç haya ilkesini düşünüyor muyuz yoksa imar yönetmeliğini mi düşünüyoruz. İş buradan başlıyor. Haya ilkesi bütün eylemlerimize saridir, her inşa işimizde de geçerlidir.’’
İslam’daki Vahdet ilkesinin hayatın her alanında geçerli olduğunu dile getiren Saadettin Ökten, bunun şehri inşa ve imarında da kendine yer bulması gerektiğine işaret etti.
Bir yerde yapılan bir olumsuzluğun kelebek etkisi gibi başka şeyleri de tetikleyebileceğini söyleyen Ökten: ‘’Şu betonu döktüğüm anda ben, acaba hangi sosyal sahadaki insanlara ne yapıyorum. Onları nasıl özendiriyorum veya nasıl mahrum ediyorum veya nasıl acz içinde onlar görünüyorlar veya nasıl imreniyorlar, hased ediyorlar, gıpta ediyorlar’’ şeklinde konuştu.
İslam itikadına göre insanın da tüm diğer malzeme gibi topraktan yaratıldığını söyleyen Ökten, malzemeye bu gözle bakılması gerektiğini paylaştı. Saadettin Ökten, malzemeye bu gözle bakmasının sonucu olarak Mimar Sinan’ın Süleymaniye’yi yaptığını dile getirdi.
Şehirlere hoşça bakılması ve hoşça şehirler inşa etme temennisinde bulunan Prof. Dr. Saadettin Ökten, şehirlerde fiziksel nispet ilkesinin bozulmaması gerektiğini belirtti. Bu ilkenin bozulmasının insanın ruhsal yönüne de tesir ettiğine işaret eden Saadettin Ökten, bunun sonucu olarak insanların daha fazlasını istemeye başladığını ve daha tatminsiz olduğuna dikkati çekti.
TEKDER üyeleri program sonrası, kendi aralarında topladığı 1 tır unu Halep’teki ihtiyaç sahiplerine gönderdi.